Uzaylılar Gerçekten Var Mı? Uzaylılar Ne Zaman Geliyor?

Uzaylılar Gerçekten Var Mı? Uzaylılar Ne Zaman Geliyor?

Yıllardır bilim kurgu kitaplarının filmlerinin en önemli aktörlerinden uzaylılar hakkında hepimiz heyecanlı ve bir o kadar da endişeli düşüncelere kapılmışızdır. Acaba neredeler, neye benziyorlar, nasıl yaşıyorlar şeklinde türlü kurgular. Hepimiz biliyoruz ki ‘uzaylı’ kelimesiyle, Dünya dışında türlü biyolojik formlarda olması mümkün “Dünya dışı yaşam”'ı anlatmaya çalışıyoruz.

Formları büyük olasılıkla insanlara benzemeyecek olan canlılardan bahsetmek mümkün. Evrim dünyada hareket ederken insanları ve tüm canlıları raslantısal sonuçlarla bu formda oluşturmuştur. Diğer gezegenlerdeki yaşam da kendi dinamikleri ile ilerleyecek ve oradaki kendi kuralları ile var olacaktır.

Geceleri gözümüzü gökyüzüne dikip hemen hemen hepimiz aynı şeyleri düşünmüşüzdür. Evren ne kadar büyük ve ihtişamlı. Evren gerçekten büyük bir yer. Kimimiz bunun güzelliğine hayran kalır ve bu güzelliği seyrederken kimimiz de yıldızlar ve galaksiler konusuyla karşı karşıya kaldığımızda, bizi telaşa sokan bir soru sorarlar. “Orada başka akıllı bir yaşam var mı?” yoksa ” Bu kocaman evrende yalnız mıyız?”.

Fizikçi Enrico Fermi de bizimle aynı şeyi düşünmüş ve meşhur soruyu da sormuştur. Eğer başkaları da varsa neden onlarla şimdiye kadar karşılaşmadık diye düşünmüş ve şöyle demiştir.

”Herkes nerede?”

Her sene 2 Temmuz gününde Ufo Günü olarak kutlanıyor. UFO' ların yani dünya dışında gelişmiş uygarlıkların olduğunu düşünen kişiler, aynı zamanda bu uzaylıların bizimle iletişime de geçtiğini düşünüyorlar. Dünya dışında akıllı yaşamların olması UFO' ların olduğunu kanıtlamaz. Aynı şekilde UFO' ların olmaması dünya dışı akıllı yaşamların olmamasını da gerektirmez. Bu iki konu birbirinden tamamen bağımsızdır.

Gerçekten de yıldızlı bir gökyüzü çok geniş gözüküyor. Aslında bizim baktığımız ve gördüğümüz şey sadece bizim yerel mahallemiz sayılabilecek bir kısmı. En iyi gecelerde bile, yaklaşık 2.500 tane yıldız görebiliyoruz. Bu miktar bizim galaksimizdeki yıldızların yaklaşık yüz milyonda biri kadardır. En acı tarafı ise bunların neredeyse tamamının bizden yaklaşık olarak 1000 ışıkyılı kadar uzakta olması. Bu da sadece samanyolu galaksimizin sadece %1' i kadar olan kısmını gördüğümüzü göstermektedir.

Bu arada 1 ışık yılı bir zaman ölçütü değil bir mesafe ölçüsüdür ve ışık hızında gittiğimiz zaman 1 yıl sonunda ulaşılacak olan mesafe demektir. Işık hızının saniyede 299.792.458 metredir. 1 ışık yılı ise 9.461 milyar kilometre olduğunu görüyoruz. Güneş ışıkları güneşten çıktıktan sonra 8.3 dakikada dünyamıza geldiği düşünülürse 1 ışık yılının ne kadar uzak olabileceğini kafamızda bir miktar canlandırabiliriz. Bilim adamları aslında 3.26 ışık yılına denk düşen Parsek ölçümünü kullanırlar.

Eğer ışık hızında giden bir aracımız olsaydı ki bu imkansız ama gene de kafamızda canlandırabilmek için öyle olduğunu düşünelim. Samanyolu Galaksisi'nin bir ucundan diğer ucuna kadar gitmek için yaklaşık olarak 100,000 yıl boyunca araç kullanmak zorunda kalırdık. Eğer komşu galaksimiz olan "Andromeda Galaksisine" doğru bir yolculuk yapacaksak da bu yolculuk için 2.5 milyon yılımızı araç içinde geçirmemiz gerekecekti!

Peki bu mesafeler midir bizi birbirimizden ayrı bırakan. Bizim medeniyet seviyemizle imkansız varsayılsa bile bir üst uygarlık boyutunda bunun bir problem olabileceğini sanmam. Bundan 10.000 yıl öncesinde insanlara aya gitmek ne kadar imkansız gözüküyorsa bize de aynı miktarda imkansız gözüktüğüne eminim.

Pek çoğumuz hayaller kurup düşündüğümüzde, uçsuz bucaksız bu evrende yalnız olamayacağımız kanısında. Drake de teorik olarak var olabilecek medeniyet sayısını tahmin etmek için Drake Denklemini bulmuştur.

Biraz sayılarla oynayalım bakalım.

Galaksimizde tahminlere göre yaklaşık 100 - 400 milyar kadar yıldız bulunmaktadır. Gözlemlenebilir evrende kabaca eşit sayıda gökada olduğu düşünülüyor. Yani toplamda 10^22 ve 10^24 toplam yıldız bulunmaktadır.

Üstelik yeni doğan yıldızlar da cabası. Samanyolu Galaksi' sinde bile her yıl 1 ila 7 yeni yıldızın doğduğu tahmin ediliyor.

Bilim dünyası, bu yıldızların yüzde kaçının “güneş benzeri” (boyut, sıcaklık ve parlaklık bakımından benzer) olduğu konusunda tam olarak anlaşabilmiş değildir. Görüşler tipik olarak %5 ila %20' sinin güneşe benzeyen yıldızlardan oluştuğunu düşünmektedir. En kötü ihtimalle bile toplam yıldız sayısının (10^22 yıldızın) %5' i kadar yani 500^18 (500 milyar kere milyar) tane güneş benzeri yıldız vardır.

Dünya benzeri bir gezegenin bu güneşlerin yörüngelerinde olması konusunda gelelim. Dünya benzeri bir gezegen demek sıvı suya sahip olabilecek ve Dünya'daki yaşamla benzer bir yaşamı destekleyebilen benzer sıcaklık koşullarına, yerçekimine falan sahip olan demektir. Böyle bir gezegenin bulunma ihtimaline kimi bilim adamları göre %50 kadar yüksek olduğunu söylüyor. Kimi bilim adamları ise bu oranın %22' yi geçmeyeceğini savunuyor. En muhafazakar olan %22 ile devam etsek bile toplam yıldızların en az %1'ini çevreleyen potansiyel olarak yaşanabilir Dünya benzeri bir gezegenin var olduğu sonucunu çıkartabiliriz. Yani evrende yaklaşık olarak 100 milyar kere milyar Dünya benzeri gezegen var.

Dünya benzeri gezegenlerin %1'inin hayat geliştirdiğini düşünelim. Aynı şekilde bu gezegenlerin %1' inde, yaşamın Dünya'da olduğu gibi akıllı bir seviyeye ilerlediğini hayal edin. Bu, gözlemlenebilir evrende yaklaşık 10 katrilyon (10 milyon kere milyar) akıllı medeniyet olduğu anlamına gelir.

Kompleks yaşamın gelişmesi düşündüğümüzden çok daha zor. Yaşamın başlamasını sağlayan süreç henüz tam olarak anlaşılamadı.

Bu arada dünyaya en çok benzeyen keşfedilmiş olan gezegen de Kepler-186f isimli gezegendir. NASA'nın Kepler Uzay Teleskobunu kullanarak keşfedildiği için isminde Kepler kelimesi geçmektedir. Dünya'dan yaklaşık olarak 500 ışık yılı uzaklıkta bulunan kırmızı cüce bir yıldız olan Kepler-186 yıldızının yörüngesindeki bir gezegendir.

Evrenden uzaklaşalım ve kendi samanyolu galaksimize geri dönelim. Samanyolu' ndaki (100 milyar) yıldızın en düşük tahmininde aynı matematiği yaparak, galaksimizde 1 milyar Dünya benzeri gezegen ve 100.000 akıllı medeniyet olduğunu tahmin ediyoruz.

SETI (Search for extraterrestrial intelligence - Dünyadışı Zeka İçin Arama) isimli bir kuruluş vardır. 1960' lı yıllardan beri çalışan diğer akıllı yaşamlardan sinyalleri dinlemeye adanmış olan bir kuruluştur. Galaksimizde 100.000 ya da daha fazla akıllı uygarlığın var olduğu doğruysa ve hatta bir kısmı radyo dalgaları ya da lazer ışınları ya da başka bir yöntemle bizimle iletişim kurmaya çalışıyorsa onları tanımaya çalışmaktadırlar.

Buna rağmen şimdiye kadar onlardan hiçbir sinyal alamadık. Peki soruyu tekrar soralım.

Herkes nerede?

İlginç olmaya başlıyor. Güneşimiz, evrenin yaşını düşündüğümüzde nispeten genç bir yıldızdır. Çok eski Dünya benzeri gezegenlere sahip çok daha büyük yıldızlar vardır. Teoride oradaki medeniyetler bizimkinden çok daha ileri düzeyde olabilir.

Galaksimiz yaklaşık 13 milyar yıl yaşında. Dünya ise kabaca 5 milyar yıl yaşında.

Örnek olarak, 4.54 milyar yaşındaki Dünyamızı yaklaşık iki katı yaştaki bir gezegen ile kıyaslayalım. Eğer bu yaşlı gezegenin Dünya'ya benzer bir hikayesi varsa, uygarlığın bugün nerede olacağına bakalım. Bizden sadece 1000 yıl önce bile uygarlığıma baktığımızda teknolojisi ve bilgilerimiz bir ortaçağ insanı düzeyindeydi. 1 milyon yıl öncesindeki şempanzeler seviyesinde ve daha eskilere gittiğimizde ise dinazorlarla dolu bir dünya. Bizden 4 milyar yıl kadar daha eski bir gezegende teknoloji ve bilim bizim hayal edemeyeceğimiz bir seviyede olma ihtimali çok yüksek olaiblir.

uzaylilar-gercekten-var-mi-1

Akıl düzeyi neye göre sınıflandırabiliriz sorusuna Kardashev yardımcı oluyor. Akıllı medeniyetleri kullandıkları enerji miktarına göre üç geniş kategoride gruplandırıyor.

  • Kategori I Uygarlık : Tüm enerjilerini gezegenlerinde kullanma yeteneğine sahiptir. Bu sınıflandırmada insanlar Carl Sagan' ın yorumlarına göre Kategori 0.7 civarındadır.
  • Kategori II Uygarlık : Ev sahibi yıldızının tüm enerjisini kullanabilir. Kategori I uygarlıklar bunu nasıl yapacağını hayal bile edemez.
  • Kategori III Uygarlık : Samanyolu galaksisininkiyle karşılaştırılabilir güce erişir. Bu kategoriye ulaşan uygarlıklar galaksiyi kolonileştirmeye yetecek teknoloji ve bilim seviyesine ulaşabilecek kapasitededirler.

Spekülasyon yapmaya devam edersek, akıllı yaşam potansiyeline sahip uygarlıkların sadece %1' i Kategori III Uygarlık haline gelmek için yeterince uzun süre hayatta kalırsa, yukarıdaki hesaplarımız sadece gökadamızda en az 1.000 tane kategori III uygarlık olması gerektiğini gösterir. Yani hesaplarımız doğruysa çoktan o medeniyetlerin sömürgesi olmuş ya da onlar tarafından yokedilmiş olurduk. Ve yine de, hiçbir şey görmüyoruz, hiçbir şey duymuyoruz ve hiç kimse tarafından ziyaret edilmiyoruz.

Gene aynı soru

Peki herkes nerede?

Fermi Paradoks' una hoşgeldiniz.

Fermi Paradoksuna bir cevabımız yok — yapabileceğimiz en iyi şey “olası açıklamalar” dır. Ve on farklı bilim insanına neden böyle olduğunu sorsanız muhtemelen on farklı cevap alırsınız.

Fermi Paradoksu için en çok tartışılan olası açıklamaların iki farklı kampa ayrılmış durumda. Kategori II ve karagori III uygarlık seviyesine hiç bir medeniyetin ulaşamadığını savunanlar ve ulaştığını savunanlar şeklinde.

Kamp 1 : Yüksek Uygarlıklar Yok

Bu kampın savunucularına göre daha yüksek medeniyetler olduğuna dair herhangi bir işaret yoktur, çünkü var olan yüksek uygarlıklar yoktur.

Çünkü medeniyetlerin kategori I' den daha fazla gelişmesi için önlerinde "Büyük Filtre" denen bir duvar olduğunu savunurlar.

Büyük Filtre teorisi, hayatın başlangıcından Tip III zekanın ulaşmak için aşılması gereken bir duvar olduğunu söylüyor. Bu uzun evrimsel süreçte, yaşamın ötesine geçmek için son derece zor veya imkansız olan bir aşama var. Bu aşamanın ismi de Büyük Filtre.

Belki bizimle aynı seviyedeki yaşam evrenin her yerinde var ve bu filtrelere ulaşınca yaşam büyük olasılıkla kayboluyor. Örneğin, büyük bir gelecek teknolojisi var ama aktif edildiğinde gezegeni ve tüm yaşamı bir anda yok ediyor. Bu nanoteknoloji ya da yapay zeka temelli bir teknoloji olabilir. Bilmiyoruz. Bu durumda gelişmiş her uygarlığın son sözleri muhtemelen “Bu tuşa basınca tüm sorunlarımızı çözeceğiz” şeklinde birşeyler olmalı. Eğer bu doğruysa sonumuza başlangıcımızdan daha yakın bir konumda olabiliriz.

Peki bu büyük filtre biz insanlar için nerede;

1. Büyük Filtre Arkamızdaydı ve biz bu filtreyi geçtik

Bulunduğumuz noktada umut edeceğimiz tek şey, Büyük Filtrenin arkasında olduğumuzdur sanırım ve biz insanlar olarak bunu aşmayı başardık. Bu da onu yaşam seviyemizi zekâ seviyemize getirmek için son derece nadir olduğu anlamına gelir. Bu büyük filtreyi geçen çok nadir uygarlıktan birisiyiz.

Ve eğer biz özelsek, tam olarak ne zaman özel hale geldik.

  • Birinci olasılık: Büyük Filtre en başlangıçta olabilir ki hayatın başlaması zaten başlıbaşına inanılmaz derecede olağandışı bir durumdur. Hayatın başlaması için Dünya'nın bir milyar yıllık varoluşunun gerçekleşmesi gerekiyordu.
  • İkinci olasılık: Büyük Filtre, basit prokaryot hücresinden karmaşık ökaryot hücresine sıçrama olabilir. Prokaryotlar ortaya çıktıktan sonra, neredeyse iki milyar yıl boyunca, evrimsel sıçramayı karmaşık hale getirmeye ve bir çekirdeğe sahip olmaya başlamadan önce bu şekilde kaldılar. Eğer Büyük Filtre bu ise, evrenin basit prokaryot hücreleriyle dolup taşıdığı ve bunun ötesinde neredeyse hiçbir şey olmadığı anlamına gelir.
  • Diğer olasılıklar da var. Yarı-zeki yaşamdan (şempanzelerden) zeki yaşama (insanlara) geçiş de bir Büyük Filtre olabilir. İlk başta mucizevi bir adım gibi görünmese de, evrimin kaçınılmaz bir yukarı doğru tırmanması gerekmektedir. Oysa evrim bir hedef için uğraşmaz, sadece gerçekleşir. Belirli bir ekolojik durum için en kullanışlı olan uyarlamayı kullanır. Şu ana kadar doğal seleksiyonun bu sonucunun diğer dünyalarda oluşmaması da normaldir.

2. Büyük Filtreyi Geçen İlk Canlılar Biziz

Eğer Büyük Filtre bizim arkamızda değilse , sahip olduğumuz tek ümit, Evren'deki koşulların kısa bir süre önce, Büyük Patlama'dan bu yana ilk kez, akıllı yaşamın gelişmesine izin verecek bir yere ulaşmasıdır. Bu durumda, biz ve diğer birçok tür süper zeki uygarlıklar yolunda olabilir ama henüz gerçekleşmemiştir. İlk süper-zeki medeniyetlerden biri olmak için doğru zamanda buradayızdır.

3. Büyük Filtre ile Henüz Karşılaşmadık. Önümüzde Aşmamız Gereken Büyük Bir Duvar Var.

Eğer ilk iki seçenek geçerli değilse bu Büyük Filtrenin geleceğimizde olması gerekmektedir. Bu, yaşamın düzenli olarak nerede bulunduğumuza doğru evrildiğini, ancak bir şeyin hayatın çok daha fazla ilerlemesini ve neredeyse her durumda yüksek zekâya ulaşmasını önlediğini ve bir istisna olma ihtimalimiz olmadığını gösteriyor.

Gelecekte karşımıza çıkacak olan Büyük Filtre, maalesef henüz yeterli teknolojik ve bilimsel uygarlık seviyesine ulaşamadığımızı ve Dünya üzerindeki tüm yaşamın aniden yok olması ile sonuçlanabilecek bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Hemen hemen tüm zeki medeniyetlerin belirli bir teknoloji seviyesine ulaşıldığında kendilerini yok etmelerinin olasılığı oldukça yüksektir. Süper Yapay Zeka makinelerin bizi yok edebileceklerine dair olan kaygıları hatırlayalım.

Kamp 2: Uzayda Başka Akıllı Uygarlıklar var

Tabii ki neden bu uygarlıklardan şimdiye kadar hiç haber alamamamızın da mantıklı nedenleri var.

Carl Sagan’ın verdiği basit ve mantıklı bir saptama vardır : “Evren oldukça büyük bir yer. Eğer sadece biz varsak boşa harcanan ciddi miktarda alan var demektir!”

Bu kampın açıklamaları, nadir ya da özel olduğumuz ya da herhangi bir şeyde ilk olduğumuz gibi kavramlardan kurtulmaktadır. Aksine, başlangıç ​​noktası, galaksimiz, güneş sistemi hakkında olağandışı ya da nadir olmayan hiçbir şeyin olmadığı ilkesine inanırlar. Daha yüksek zekaya sahip varlıkların kanıtlarının bulunmamasının , var olmadıklarının kanıtı olduğunu varsaymak doğru değildir. Bu, SETI ile sinyal arayışımızın bizden sadece yaklaşık 100 ışık yılı uzağa kadar uzandığını ve Samanyolu galaksisinin sadece %0.1 ine uzandığını gösterir.

Uzaylılar nerede saklanıyorlar sorusuna ilişkin bir çok teori mevcut. Neden şimdiye kadar bu akıllı varlıklarla iletişim kuramadığımıza dair teoriler.

Teori 1) Süper-akıllı yaşam Dünya'yı çoktan ziyaret etmiş olabilir.

Ama biz burada bulunmadan çok çok daha uzun zaman önce. Biz henüz zeki uygarlığımızı kurmadan. İnsanlar sadece yaklaşık 50.000 yıl boyunca insansı kavramlara sahipler. Yazıyı bulduğumuz bile 10.000 yıl oldu henüz. Eğer bundan 10.000 yıl önce bir temas olduysa bir grup eski avcı-toplayıcı kabilesi bile görememiş olabilirler. Ama onlar için çılgın uzaylılarla karşılaşmış olsalar bile gelecekteki insanlara bu olaylardan bahsetmelerinin herhangi bir yolu yoktu.

Teori 2) Galaksimiz zaten kolonileşti,

Bununla birlikte biz sadece galaksinin bazı ıssız kırsal bir bölgesinde yaşıyoruz. Bundan 50 yıl öncesindeki Amerika veya Avrupa' daki teknolojik gelişmelerden Afrika' daki bir ilkel kabilenin ne kadar farkında olduğunu düşünün. Bizimle iletişime geçmeleri için hala zaman var.

Teori 3) Fiziksel kolonizasyon kavramının tamamı, daha gelişmiş bir tür için son derece geri bir kavramdır.

Bizimle iletişime geçebilecek yeterlilikte olan varlıklar; her ihtiyacını kendi başlarına karşılayarak kendileri için mükemmel bir ortam yaratmış olabilirler. Soğuk, boş, gelişmemiş evreni keşfetmek için mutlu ütopyalarını bırakarak enerjilerini bizimle uğraşmak için harcamak çok saçma geliyor olabilir.

Daha da ileri bir medeniyet, tüm fiziksel dünyamızı korkunç bir ilkel yer olarak görebilir, uzun zaman önce kendi biyolojilerini fethetti ve beyinlerini sanal gerçekliğe, sonsuz yaşam cennetine yükledi. Biyolojinin fiziksel dünyasında yaşamak, mortalite, istekler ve ihtiyaçlar, onlara, karanlık ve karanlık denizlerde yaşayan ilkel okyanus türlerini görme biçimimiz gibi görünebilir.

Teori 4) Uzayda Korkunç Avcı Uygarlıkları Var. Tüm Uygarlıklar Korkuyor ve Saklanıyor.

Çoğu akıllı hayat, giden sinyalleri yayınlamaktan ve yerlerini belli etmekten çekiniyorlar. Bu hoş olmayan bir kavramdır ve SETI uyduları tarafından alınan herhangi bir sinyalin eksikliğini açıklamaya yardımcı olur. Aynı zamanda, bu olasılık uzaya dönük sinyaller yayınlayarak inanılmaz derecede aptalca ve riskli bir iş yapıyor olabiliriz anlamına da geliyor.

Şu anda METI (Dünya dışı zekaya mesajlaşma - SETI'nın tersi) mesajına dahil olup olmamamız gerekip gerekmediğiyle ilgili bir tartışma var. Çoğu insan yapmamamız gerektiğini söylüyor. Stephen Hawking, “Eğer uzaylılar bizi ziyaret ederse, sonuç, Columbus'un Amerika'ya keşfettiğinde Amerika' ya indiği kadar olurdu.” demektedir. Carl Sagan bile "bir medeniyetin yıldızlararası seyahat için yeterince geliştiğine inanıyordu".

Garip ve belirsiz bir uzayın en yeni çocukları olarak uzun bir süre sessizce dinlemeli, sabırla evreni öğrenmeli ve aldığımız notları karşılaştırmalıyız. Anlamadığımız bilinmeyen bir ormana bağırmak korkunç olabilir.

Teori 5) Sadece Bir Yüksek Zekâlı Yaşam Örneği Var

Bir “süper-zeki” uygarlık var aynı insanların yeryüzünde olduğu gibi. Bu, herkesten çok daha ileri düzeydedir. Bu berbat bir durumdur. Bizim doğaya yaptığımız gibi onlar da verimsiz bir şekilde kaynak kullanmaktadır. Bu teori, galakside zeka için ilk olanın kazandığını ve şimdi hiç kimsenin şansı olmadığını öne sürüyor.

Teori 6) Orada bol miktarda aktivite ve gürültü var, ama teknolojimiz çok ilkel ve yanlış şeyleri dinliyoruz.

Modern bir ofis binasında kimsenin olup olmadığını anlamak için telsizle anons yapmazsınız. Telsizde herhangi bir etkinlik duymadığınız zaman, binanın boş olması gerektiğini belirlemez. Onların iletişim şekli bizim iletişim şeklimizden çok daha farklı olabilir.

Hatta Carl Sagan'ın işaret ettiği gibi, zihnimiz, başka bir zeka türünden daha hızlı ya da daha yavaş da çalışabilir. Örneğin, Onların “Merhaba” demesi 12 yıl alabiliri ya da 1 milisaniye kadar bir sürede bir kitabı okuyabiliyorlardır ve bu iletişimi duyduğumuzda, sadece bize sabit gürültü gibi geliyor olabilir.

Teori 7) Diğer Akıllı Yaşamlardan İletişim Alıyoruz, Ama Hükümetler Onu Saklıyor.

Bu her ne kadar kendi içinde tutarsız bir konu bile olsa gene de bu görüşlere inanan çok sayıda insan var. Eğer bir şekilde iletişim kurulmuş olsaydı bu gazetelerde okumamıza gerek kalmayacak kadar hızlı ve kesin bir şekilde hepimiz tarafından bilenen bir konu olurdu.

51. Bölge dosyaları ile ilgili internette birçok döküman bulabilirsiniz.

Teori 8) Daha yüksek medeniyetler bizi görüyor ve bizi gözlemliyorlar. (Hayvanat Bahçesi Hipotezi).

Bildiğimiz kadarıyla, sıkı bir şekilde düzenlenmiş bir gökadada süper-akıllı medeniyetler var. Dünyamız, bizimki gibi gezegenler için sıkı bir “Bak ama dokunma” kuralıyla geniş ve korumalı bir milli parkın parçası gibi muamele görüyor. Onları fark etmeyiz, çünkü daha zeki türler bizi gözlemlemek istiyorlar.

Belki de Star Trek'in “Asıl Direktifi” ne benzer bir kural vardır ; bu, süper-zeki varlıkları, bizim gibi daha az türle herhangi bir açık temas kurmayı yasaklayan ya da daha az tür belirli bir zeka seviyesine ulaşana dek, herhangi bir şekilde kendilerini açığa vurmalarını yasaklayan bir kuraldır.

Yeterince zeki olduğumuzda bizimle iletişime geçecek olabilirler.

Teori 9) Her tarafta etrafımızda daha yüksek medeniyetler var. Ama onları algılamak için çok ilkeliz.

Michio Kaku bunu şöyle özetliyor : Diyelim ki ormanın ortasında bir karınca yuvası var. Ve karınca yuvası yanında, 10 şeritli bir süper otoyol inşa ediyorlar. Ve soru şu: “Karıncalar on şeritli bir süper otoyolun ne olduğunu anlayabilecek mi? Karıncalar, yanlarındaki otoyolu inşa eden varlıkların teknolojisini ve niyetlerini anlayabilecekler mi? ”

Yani, uzaydaki diğer akıllı uygarlıkların sinyallerini teknolojimizi kullanarak elde edemeyiz, Bu, diğer varlıkların ne olduğunu veya ne yapmaya çalıştıklarını bile anlayamadığımız anlamına geliyor. Bizi çok aydınlatacak bilgileri olsa bile, karıncaları internetin faydalarını öğretmeye çalışmak gibi olurdu.

Teori 10) Gerçekliğimiz Hakkında Tamamen Yanlış Bir Yerdeyiz.

Düşündüğümüz her şey tamamen baöbaşka olabilir. Evren bir hologram gibi tamamen başka bir şey olabilir. Ya da belki de biz uzaylılarız ve burada bir deney olarak ya da bir gübre formu olarak ekildik. Başka bir dünyadan gelen bir araştırmacı tarafından bilgisayar simülasyonunun bir parçası olduğumuza dair bir olasılık bile var ve diğer yaşam formları sadece simülasyona programlanmamıştı.

Teori 11) Çok Acele Ediyoruz

Evreni dinlemeye yaklaşık 50 yıldır başladık ve biraz acele ediyoruz. Bazı bilim adamları ancak 1500 yıl içinde evrenin sadece yarısından sinyal alma ihtimalimiz olduğunu iddia ediyorlar. Eğer 1500 yıl boyunca hala sinyal alamamış olmamız bile uzayda biryerlerde zeki uygarlıklar olmadığının ispatı olmaz. Hala beklememiz gerekmektedir. 50 yıl içinde sinyal almamış olmamız evrenin boyutlarını düşündüğümüzde tamamen çok küçük bir yerini dinlediğimiz anlamına geliyor.

Teori 12) Varlığımızın Farkındalar Ama Umursamıyorlar.

Varlığımızın farkındalar, ama insan denilen varlığı kayda değer olarak görmüyorlar. Bizim yolda yürürken gördüğümüz bir kaldırım taşına ya da bir karıncaya gösterdiğimiz kadar önem gösteriyorlar. Biz kendimize bu kadar önem verirken yanılıyor olabiliriz. Uzaydaki sıradan yüzbinlerce yaşam formundan birisiyiz ve ilgilenmiyorlar.

Teori 13) Bizimle Birlikte Yaşıyorlar

Bizimle aynı anda yaşıyorlar. Çevremizdeler ama biz onları algılayamıyoruz. Farklı fiziksel boyutta oldukları için duyu organlarımız onları farkedebilecek şekilde değil. Bir tür enerji formunda ya da başka bir şekilde olabilirler.

uzaylilar-gercekten-var-mi-2

Bunca teoriye rağmen soru hala değişmiyor. Kimse bize seslenmiyor veya sesimizi duymuyor. An itibariyle evrende Dünya dışında yaşam olduğuna dair elimizde bir bulgu yok. Uzay sessiz ve ölü gibi gözüküyor.

Yıldızlararası seyahatler uzun zaman alacaktır, ancak milyarlarca yıl öncesine dayanan çok sayıda güneş benzeri yıldız olduğu için, böyle bir seyahatin gerçekleşmesi için bolca zaman da vardır.

Belki bu soruya verilecek en doğru ve basit cevap şudur: "Evren’de bizden çok daha zeki yaşam olduğunun yegane kanıtı henüz bizimle irtibata geçmemiş olmalarıdır."

Dünya dışı zeki uygarlık arayışımıza devam edeceğimiz kesin. Açıkçası, evrende tamamen yalnız olduğumuz fikri de başkalarının olması fikri de yeterince ürkütücü. Her iki olasılık da akıl almaz derecede zorlayıcı kavramlar.


  Sen Ne Düşünüyorsun ?