Tamamen mekanik otomatlardan, derin öğrenme yöntemlerine kadar süren bir satranç mücadelesinin ve maceranın başlangıcı.
Her ne kadar isminde Türk kelimesi geçse de olayın Türk'lerle hiçbir ilişkisi yoktur. Sadece o yıllardaki Türk kelimesinden insanların üzerindeki etkisinden dolayı kullanılmıştır.
Şimdilerde Amazon' un bir servisinin de adı olan Mekanik Türk aynı prensiple çalışıyor. Arkasındaki insan zekasını gizlemek üzerine kurulu olan sistemde siz sisteme bir soru soruyorsunuz. Arka plandaki binlerce kişiden birisi bu soruyu cevaplıyor ve sistem size sorunuzun cevabını veriyor. Arka taraftaki kişiler cevapladıkları soru başına para alırken siz de sorularınız için para ödüyorsunuz. Böylece soru cevap borsası yaratılmış oluyor. Amazon Mekanik Türk
Buradaki önemli olan satranç oynaması değil aslında makinelerin daha o yıllarda bile satranç oynayabileceğine insanların inanmasıydı. Bunun gerçekleşmesini çok uzun yıllar beklemek zorunda kalsalar bile.
O yılların teknolojisi ve bilimi ile gerçekten şaşırtıcı bir sistem. Kendi kendine hareket eden sistemler için bile oldukça erken olan bir zaman diliminde kendi kendine karar veren ve hatta satranç gibi oldukça sofistike bir oyunu ustalıkla oynayabilen böyle bir sistem gerçekten bir mucize gibi karşılanmıştır. Çalışma mantığının çözülmesinden sonra hem mekanikçiler hem de bilim adamları tarafından tasarımcısı Kempelen aşağılanmış da olsa Mekanik Türk tarihte yerini almayı haketmiştir.
İlk robotlar da zaten insan kontrolündeydi ve insanların karar verme yeteneklerini kullanarak hareket ediyorlardı. Daha sonra otomatikleşmeye, yarı otonom olmaya başladılar. Otonom olma yolunda da hızla ilerliyorlar, yakın gelecekte tamamen otonom olan robotlar dolaşacak çevremizde. Özellikle ulaşım araçlarında otonom robotlar çokça karşımıza çıkmaya başladılar.
Teknolojik gelişmeler ve değişiklik sürekli üstel bir yapıyla artmaya devam ediyor. Önümüzdeki 3 yıl içinde son 50 yılda yaşadığımız kadar çok teknolojik değişiklik olacak diye tahminler var. Bu da Mekanik Türk' lerden satranç şampiyonu Kasparov'u yenen Deep Blue makinelere doğru giden yolda hızla ilerliyoruz. Bilim kurgu kitaplar, filmlerdeki sahneler hergün daha gerçekçi gelmeye başlıyor.
1770 yılında İmparatoriçe Maria Theresa için Viyana'da tasarlanan ve tanıtılan Mekanik Türk satranç oynayan mekanik bir otomattı. 120 x 105 x 60 cm boyutlarındaki bir kasanın arkasında satranç oynadığını düşünmemiz istenen bir manken bulunuyordu. Bu mankenin kıyafetleri ve ifadeleri doğulu (oryantalist) tarzında tasarlanmıştı. Bu yıllarda doğu denince akla Osmanlı ve doğal olarak da Türk kelimesi geliyordu. Bu yüzden "The Türk" olarak anons edildi. Ayrıca insanlar satranç oynarken The Türk' ü yenmek için de hırs duyuyorlardı. Türkleri yenme fikri katılımcıların zevklerini arttırıyordu.
Oryantalist nedir: Burada oryantalist derken dansözlerden bahsetmiyoruz. Daha çok batılıların doğuyu aşağılamak için kullandığı bir deyimden bahsediyoruz. Özellikle 18nci yüzyıl sonlarında başlayan bu kavram önceleri "doğu çok farklı, doğu bambaşka" şeklinde başlamış bir akımdır. Ancak sonrasında doğu kültürünü ve yaşantılarını basit, vahşi ve ilkel olarak yaftalamak ve bir anlamda dalga geçmek, hakaret etmek için kullanılmıştır. Neyse konumuza dönelim.
The Turk, namı diğer Mekanik Türk aslında önündeki kasanın içine gizlenmiş olan bir cüce satranç ustasının satranç oynadığı bir otomattı. Türk'ün önünde bir satranç tahtası vardı ve içerideki oyuncunun hareketleri ile Türk ellerini oynatıyor, taşları alıp hamlesini yapabiliyordu. Hatta oyunu kazandığında bazı mimikleri bile vardı. Bunun yanısıra oyunda hile yapıldığı zaman bu hileyi de kendi eliyle düzeltiyordu. Tahtadan gözleri de satranç tahtasını tarayarak olaya hakim olduğunu belirtiyordu.
Henüz kamera sistemleri olmadığı için içerideki oyuncu dışarıyı göremiyordu. Bunun yanında mekanik düzenek sayesinde dışarıdaki tahtadaki taşların hareketini algılayabiliyordu. Kendi önünde de bir satranç tahtası vardı ve dışarıdaki tahtanın aynısını orada da oluşturuyordu. Mekanik mafsallar ve mıknatıslarla düzenlenmiş olan bir otomattı bu.
Sistem geri plandaki insan zekasını gizlemek için Wolfgang von Kempelen tarafından ustaca tasarlanmıştı. Kempelen tam bir sihirbazın sahne tekniğiyle çalışmıştı. Önce bir hile olmadığına insanları ikna etmiş ve sonra da hilesini yapmıştır. Önündeki kasanın içinin satranç sistemi ile dolu olduğunu ve oraya bir insanın girip oynayamayacağı kadar dar olduğunu düşünmelerini istemiştir. Cüce oyuncu mum ışığında iki büklüm bir şekilde hem karşısındaki oyuncunun yaptığı hamleleri takip edebiliyordu, hem de otomatı yönetip karşı hamleleri yaptırabiliyordu. Bu gerçekten çok zor bir işti ve bu işi yıllarca yapan Jacques-François Mouret ve William Schlumberger bu otomata hayat verdiler.
İnsanlar Türk mankeninin içinde bir çocuk olduğunu falan düşünmüşlerdir. Ama gene de nasıl bu hareketleri yapabildiğini çözememişlerdir. Bu gizemle de yıllarca birçok Avrupa şehrinde ve hatta son zamanlarında Amerika' da birçok kişiyle satranç oynamış ve yenmiştir. Hatta Napolyon Bonapart ile de oynadığı biliniyor.
Orjinal Mekanik Türk birçok kez el değiştirmiş en sonunda 1854 yılında Filedelfiya Müzesine bağışlanmış. Fakat yapımından 85 yıl sonrasında bir yangında tamamen yanarak yok olmuştur. Amerikalı illüzyon makineleri uzmanı John Gaughan Mekanik Türk' ün birebir aynısını tekrardan yaratmayı başardı. Mekanik Türk' ün birçok kopyası farklı müzelerde bulunmaya devam ediyor.
Kempelen birşey hayal etti ve öncü bir tasarımla hayalinin prototipini yaptı. Sahne becerilerini kullanarak da olsa insanları buna ikna edebildi. Şimdi yeni hayaller kurma zamanı.
Sen Ne Düşünüyorsun ?